BASINA VE KAMUOYUNA
DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI
10 Aralık 1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabul edilmesi münasebetiyle; “Dünya İnsan Hakları” haftası olarak da kabul edilen bu günde Baro Yönettim Kurulu olarak bir takım değerlendirmeler ve tespitler yapılarak; basın ve kamuoyu ile paylaşılmak istenmektedir.
Yunan düşünür Protagoras “ İnsan her şeyin ölçüsüdür” ve Fransız düşünür Fenelon “Ülkemi, ailemi çok severim; ama insanlığı da ülkeme değişmem ” diyerek her şeyin merkezine insanı oturtan küresel bir yaklaşım sergilemişlerdir. İnsan ve insan hakları mevzubahis olunca tüm değer yargıları, devlet yaklaşımları ikinci planda kalmalıdır.
İnsanlar arasında ırk, dil, din, inanç, felsefi görüş farkı gözetmeksizin eşit vatandaşlık temelinde, yaşam hakkını güvence altına alarak, eğitimde, sağlıkta, adalette, ulaşımda ve diğer bütün alanlarda siyasal/ideolojik ön yargılarda sıyrılarak vatandaşına hizmet veren bir devlet anlayışı tüm Türkiye sathında egemen olmalıdır. Bu devlet anlayışı her şeyin merkezine insan haklarını ve insanı koyabilmelidir.
Siyasal demokratik sorunlarını çözen, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğünü kabul eden, işkenceye sıfır tolerans anlayışını benimseyen, evrensel hukuk normlarını hayata geçiren, yasadışı yakalama/gözaltı/tutuklamanın olmadığı, düşüncenin ve onu ifade edişin suç teşkil etmediği, özgürlükçü “Demokratik Cumhuriyete” toplum olarak çok ihtiyacımızın bulunduğunu ifade etmek isterim.
Şiddete buluşmadıkları ve ellerine silah almadıkları halde salt görevlerini yaptıkları gerekçesi ile bir takım örgütlerle ilişkilendirilerek birçok meslektaşımızın tutuklu olması ciddi bir insan hakkı ihlalidir.
İnsan Hakları Haftasında Hakkâri ili Yüksekova ilçesinde meydana gelen ve iki vatandaşımızın hayatına mal olan olayı kınadığımız ve tüm faillerin etkili ve tarafsız bir şekilde adli mercilerce soruşturulması gerektiğini ifade ederek; çözüm/barış sürecine zarar getirmemesi ve yetkililerin bu konuda duyarlı olmaları gerekmektedir. İnsan hakları haftasında iki vatandaşımız bu şekilde öldürülmesi yaşam hakkını hiçe sayan bir anlayışın tezahürüdür. Gerek çözüm sürecindeki kararlı duruşumuz gerekse bölge insanına güven telkin etmemiz açısından olay bütün derin yapıları ile birlikte çözülmelidir. Dolayısıyla polisin aşırı şiddet ve silah kullanması durumunda gerekli müeyyidelerin uygulanarak; polisin otoriter tavrı karşısında sert tedbirler bir an önce alınmalıdır.
Başta KCK olmak üzere tüm siyasi ve adi suçlardan tutuklu ve hükümlü bulunan hasta kişilerin tahliyesine yönelik bir çalışmanın hız kazanması, Ağrı Barosu olarak bu konuda insan hakları temelinde bir yaklaşım ortaya konulması gerektiği, cezaevinde hasta olan tüm hükümlü ve tutukluların bir an önce yaşam hakkı ve sağlık hakkı kapsamında tahliye edilmesi gerektiğini ifade etmek isteriz. Siyasal iradenin bu konuda toplumun beklentisine karşılık vermesi elzemdir.
28 Aralık 2011 tarihinde Şirnak ili, Uludere ilçesi Roboski köyünde 35 kişinin ölümüne yol açan olayın iki yıl geçmesine rağmen halen aydınlatılmadığı, faillerin yargı huzuruna taşınmadığı, görevsizlik gibi usulü işlemler ile dosyanın sürüncemede bırakıldığı bir zeminde insanlara verdiğimiz değerin ölçütünü kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.
Pozantı Cezaevinde tutuklu/hükümlü bulunan çocukların istismar edildiği iddiası karşısında etkili bir soruşturmanın yapılmadığı, haberi kamuoyu ile paylaşan basın çalışanları hakkında bir takım soruşturmalar başlatıldığı, Bingöl ilinde bir kız çocuğuna yönelik istismar iddiası ile sekiz kolluk personeli hakkında dava açılmasına rağmen tutuklama tedbirine başvurulmadığı bir ülkede insan hakları söylemi maalesef retorikten ibarettir.
Dünya İnsan hakları haftasında şiddetin, işkencenin, istismarın, keyfi uygulamaların ortadan kalktığı, onurlu bir eşitliğin, onurlu bir birlikte yaşamanın koşullarını anayasal zeminde yaratarak, insan haklarının kutsallığına yaraşır bir yaklaşım ortaya koyacak bir devlet anlayışı özlemini Ağrı Barosu Yönetim Kurulu adına saygı ile duyuruyoruz.
AĞRI BARO BAŞKANI
AV.ALİ ARTUK