Bir ülkede adalet mekanizmasının yasal işlerliliği kişinin kendisini tarafsız ve bağımsız yargı huzurunda bütün boyutları ile birlikte adil ve özgürce ifade etmesinde anlaşılır. Yargının tüm saç ayakları ile birlikte bu zeminini yakalaması Türkiye toplumunun en büyük beklentisidir. 15 Temmuz Darbe Teşebbüsüne karşı meşru direnme hakkını ortaya koymuş, bu temelde demokratik değerlere olan bağlılığını eylem düzeyinde hayatı geçirmiş bir halkın “16 Temmuz Türkiye’sinde” bu beklenti içinde olması Yargı aygıtının özellikle dikkate alması gereken bir husustur.
Türk Yargı Sisteminin geçmiş pratiklerde ders çıkararak tarafsızlığını ve bağımsızlığını göz ardı etmeden, siyasetin duruşma salonlarına girmesine şiddetle karşı çıkması ve adil yargılanma hakkını teminat altına alması gerekmektedir. Zira siyasallaşan bir yargının bütün saç ayakları ile birlikte adil bir yargılama yapamayacağı tartışmadan varestedir. Dolayısıyla yargının hiçbir hal ve şartta bireylerin adil yargılama hakkını sekteye uğratacak yargısal pratiklerin altına imza atmaması gerektiğini bir kez daha ifade etmek isteriz.
Türkiye toplumu olarak çok sancılı bir süreçte geçtiğimiz gerçekliği karşısında, yasal ve anayasal ilkeler ışığında hareket etmeninin hayati önemi ortadadır. Bu süreçte başta gözaltı ve tutuklama tedbiri olmak üzere ilerleyen yargısal süreçler dâhil bütün yargı pratiklerinin evrensel normlara uygun olması, “cadı avı” eleştirilerine mahal verilmemesi yargı ailesi olarak bizim yasal yükümlülüğümüzdür. Hukuk devleti ilkesine, masumiyet karinesine herkesin uyma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu noktada hiç kimsenin takdir marjı yoktur.
Adli yıl açılışının “1 Eylül Dünya Barış Gününe” denk gelmesi dolaysıyla devletin ve devlet aygıtlarının bireysel ve toplumsal sorunlara evrensel insan hakları perspektifinde bakması ve insan haklarına saygı temelinde bireylerin ve toplumların sorunlarına yaklaşması gerekmektedir. Güvenlikçi bir paradigma ile toplumsal ve siyasal sorunların çözülmeyeceği açık ve nettir. Bu anlayış sonuç alıcı olmadığı gibi sorunları derinleştiren, duygusal kopuşa hızlandıran bir anlayıştır. Bu noktada hareketle sağduyunun ve aklın öncelenerek dünya pratiklerine de bakmak suretiyle bir çözüm haritasının oluşturulması siyaset kurumunun önceliği olmalıdır. Herkesin bu zeminde demokratik bir tavır takınması ve siyaset kurumunu yönlendirmesi vicdani ve ahlaki sorumluluğudur.
Temennilerimizin hayat bulduğu, sorunlarımızın minimize edildiği, adil ve tarafsız bir yargı refleksinin tartışmasız kabul görmesi dileği ile 2016-2017 adli yılının başta savunma örgütü olmak üzere tüm yargı camiasına hayırlı olmasını diliyorum.
AĞRI BARO BAŞKANI
AV.ALİ ARTUK