Basına ve Kamuoyuna
Kamuoyuna da yansıdığı üzere 24.12.2017 tarihli Resmi Gazete’de 696 Sayılı KHK yayımlanmıştır. Anılan KHK’da OHAL ile ilgisi olmayan birçok konuda değişiklik yapılmıştır. Öncelikle bu değişikliklerin Olağanüstü Hal Kanunu kapsamında olmadığını vurgulamak gerekmektedir.
696 Sayılı KHK ile getirilen değişikliklerden biri Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar nedeniyle tutuklu veya hükümlü bulunanların, duruşmaya sevk nedeniyle ceza infaz kurumu dışına çıkarılmaları durumunda, ceza infaz kurumu idaresince verilen tek tip giysileri giyme zorunluluğudur.
Anayasanın 17/3 hükmüne göre “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz”. Tek tip giysi uygulamasının insan onuruna aykırı olduğu açık olup uygulamayla tutuklu ve hükümlülerin insan onuruna aykırı muamele görme yasağı ihlal edilmiş olacaktır. Geçmişte 12 Eylül darbesinden sonra cezaevlerinde yaşanan sancılı deneyimlerden de görüleceği üzere tek tip giysi uygulaması toplumsal barışı da zedeleyecek bir uygulamadır.
Öte yandan henüz yargılamaları devam eden ve haklarında kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmayan sanıklara tek tip kıyafet uygulamasının özellikle masumiyet karinesine aykırılık teşkil edeceği göz ardı edilmektedir. Nitekim Anayasanın 38/4. Maddesi “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” hükmüyle masumiyet karinesinin dil, din, ırk ve millet ayrımı gözetmeden herkes için güvence altına almış, yine Anayasanın 15/2. Maddesiyle masumiyet karinesi savaş, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde dahi dokunulması mümkün olmayan çekirdek haklar kategorisine dahil edilmiştir. Henüz ceza yargılaması sürmekte olup suçlu oldukları kesinleşmemiş sanıkların suçlu gibi muamele görmesine sebep olacak tek tip kıyafet gibi uygulamalar Hukuk Devleti ilkesini zedelemektedir. Lekelenmeme hakkı anılan değişiklikle çiğnenmiştir.
Anılan KHK ile getirilen değişikliklerden biri ise resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişilerin hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluktan muaf tutulması da hukuk devletinde yeri olamayacak bir özel af düzenlemesidir. Özel af niteliğindeki bu hüküm en başta ise Anayasanın 87. maddesine de aykırıdır. Anayasanın 87. maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek yetkisine sahiptir. Yine Anayasanın 2, 10, 13, 15, 17, 36, 38 ve 87. maddelerine aykırılık içeren bu düzenleme ile hukuk devleti ilkesi ağır bir yara almıştır.
Bizler Bölge Baroları olarak, 17 aydır yürürlükte olan OHAL rejimine son verilmesini talep ediyor, KHK’lar marifetiyle özel veya tüzel kişilerin hukuki durumunu doğrudan etkileyen ve etkili bir yargı yolu öngörülmeden yapılan, hukuki güvenceyi ortadan kaldıran, adil yargılama ve savunma hakkını zedeleyen, haberleşme ve basın hürriyetine aykırı, olağanüstü hal ilanını gerekli kılan olaylarla sınırlı olmayan düzenlemeler yoluyla yasama ve yargı erkini devre dışı bırakan düzenlemelerin kaldırılıp olağan rejim hukuk normları içinde kalınarak normalleşme sürecine geçilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Kamuoyuna Saygı ile sunulur.
Adıyaman Barosu Ağrı Barosu Batman Barosu
Bingöl Barosu Diyarbakır Barosu Dersim Barosu
Hakkari Barosu Kars Barosu Mardin Barosu
Muş Barosu Siirt Barosu Şanlıurfa Barosu
Şırnak Barosu Van Barosu