Doğu ve G.Doğu Baroları Basın Açıklaması
TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERİN TEDAVİ SÜREÇLERİNDE YAŞADIKLARI SORUNLARA İLİŞKİN İNCELEME ÖN RAPORU
Doğu ve Güneydoğu Barolarına yapılan yoğun başvurularla; tedavi veya Adli Tıp raporu işlemleri nedeniyle bölgeden İstanbul’daki çeşitli cezaevlerinde tutulan tutuklu ve hükümlülerin, tedavi süreçleri ve cezaevinde tutulma koşullarına ilişkin sorunlar yaşadıkları ve ayrımcı muamelelere maruz kaldıkları biçiminde şikâyetler dile getirilmiştir.
Tutuklu hastaların yaşadıkları sorunlar maruz kaldıkları yasa ve hukuka aykırılıkları tespit etmek ve bunları rapor haline getirerek ilgili makamlara ve kamuoyuna sunmak üzere 1136 sayılı Avukatlık Yasasının Avukatlara ve Barolara verdiği görevler çerçevesinde Bölge Barolarından bir heyet oluşturulmuştur. İnceleme Heyeti, 29.11.2013 tarihinde İstanbul ilindeki, Metris 2 Nolu R Tipi Ceza İnfaz Kurumu, Silivri Ceza İnfaz Kurumu ve Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında tutulan toplam 12 tutuklu ve hükümlü ile görüşme yapmayı planlanmıştır. Ancak görüşmesi öngörülen Mehmet Mesut Tanrıkulu ve Hasan Kaçar’ın cezaevi yönetiminin beyanına göre ziyaret sırasında hastanede oldukları gerekçesiyle bunlarla görüşme yapılamamıştır.
Yapılan görüşmelerde; aşağıda yazılı infaz ve tedavi süreçlerine ilişkin sorunlar tespit edilmiştir:
1) İstanbul’da sürekli olarak tutulan hasta tutuklu ve hükümlülerin
hastaneye gitme ve muayene taleplerine uzun bir süre cevap verilmemekte,
genellikle talepten üç gün sonra hastaneye götürülme işleminin gerçekleştiği,
bu durumun hastaların sağlık durumunu tehlikeye attığı, özellikle bazı ileri
tıbbi tetkikler bakımından, ağır ve acil hastalık durumuna rağmen 3-4 ay gibi
uzun bir süre sonra işlem yapma sırasının verildiği tespit edilmiştir.
2) Hasta tutuklu ve hükümlülerin infaz kurumlarının ambulans yerine uygunsuz
ring araçları ile sağlık merkezlerine götürüldükleri, burada muayene ve diğer
tıbbi işlemlerin beklenmesi sırasında ağır hastaların bile ring araçlarında
bekletildikleri, çoğu kez bir takım prosedürel işlemler nedeniyle herhangi bir
muayene ve tetkik yapılmadan ağır hastaların gereksiz olarak ve gün boyunca
ring araçlarında tutuldukları tespit edilmiştir.
3) Ağır hasta tutuklu ve hükümlülerin İstanbul Protokolü hükümlerine ve bu
konudaki mevzuata aykırı şekilde, genellikle elleri kelepçeli şekilde muayene
ve diğer tıbbi işlemlerinin yapıldığı, tıbbi etik kurallarına ve hasta
haklarına aykırı şekilde bu durumun çoğu kez hekimlerin isteği ile
uygulandığını, özellikle bu ayrımcı uygulamanın bazı hekimlerin hastanın etnik
kökeni veya aleyhindeki suçlamanın niteliğine göre yapıldığı izlenmiştir.
4) Özellikle Kürt hasta tutuklu ve hükümlülerin muayene ve tedavi işlemleri
sırasında bazı doktorlar tarafından etnik kökenleri ve yargılandıkları davalara
ilişkin sorulara maruz kaldıkları, buna göre ayrımcı saiklerle tedavilerinin
yapılmadığı örneğin, 64 yaşında olan kalp ve damar hastalığı ve beyin tümörü
nedeniyle tedavi görmekte olan tutuklu Osman Akdağ, Silivri Devlet Hastanesinde
muayene işlemleri sırasında, kelepçeli muayene itirazı üzerine ilgili doktorun,
“ben nasıl istersem öyle muayene ederim, git BDP’li milletvekilleri seni tedavi
etsin” biçiminde sözler sarfettiğini ifade etmiştir. Başka bir hasta tutuklu
olan ve bir gözü tamamen diğer gözü %95 görme yetisini kaybetmiş Sevim Er, göz
muayenesi sırasında kendisine okutulmak istenen yazıyı görmediğini beyan
etmesine rağmen doktor tarafından kendisine “yalan söylüyorsun, görüyorsun”
denilerek hiçbir tedavi yapılmaksızın cezaevine geri gönderildiği bu nedenle
tamamen kör olma riski ile karşı karşıya kaldığını belirtilmiştir. Yapılan
görüşmelerde buna benzer uygulamaların diğer hastaların tedavisi sırasında da
sıklıkla yaşandığı hasta-hekim arasındaki güven ilişkisinin ciddi şekilde
zedelendiği tespit edilmiştir.
5) Yine Metris R Tipi Kapalı Cezaevinde tedavisi yapılan felçli, konuşamayan
57 yaşındaki Salih Tuğrul’un tek başına ihtiyaçlarını karşılayamadığı, yardıma
muhtaç halde olduğu gözlemlenmiş, bu hastaya yine aynı yerde tedavi gören ve
kendisi de açık kalp ameliyatı geçiren 62 yaşındaki Hayrettin Beştaş tarafından
bakıldığı tespit edilmiştir.
6) Cezaevi koşulları ve hastaya uygun yemek verilmemesi nedeni ile hastaların
durumlarının daha da ağırlaştığı, Bakırköy Cezaevinde şebeke sularının paslı
aktığı bu durumun beyanlarına göre saç dökülmesi ve vücutta yaralara sebebiyet
verdiği belirtilmiştir.
7) Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde yatan ve ağır hasta hükümlü Hasan Kaçar’a vasi
tayin edilmemesi nedeniyle hiçbir hukuksal yardımdan faydalanamadığı tespit
edilmiştir.
8) Tutuklu ve hükümlülere çoğu kere gerekçesiz ve keyfi bir biçimde disiplin
cezalarının verildiği, ağır hasta tutuklulara bile disiplin cezalarının ölçüsüz
bir şekilde uygulandığı tespit edilmiştir.
9) Uzun ve zorlu nakil, hastaneye sevk ve adli tıp incelemesi sonunda verilen, sağlık
bakımından cezaevinde tutulmasının uygun olmadığı biçimindeki Adli Tıp
raporlarına rağmen, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Uygulanması
Hakkındaki Kanununun 16. Maddesindeki “toplum güvenliği bakımından tehlike
oluşturmaması” şartına dayanılarak kolluk ve savcılıkların keyfi kararlarıyla
ölümcül hastaların bile infazın ertelenmesi yoluna gidilmemektedir.
Bu nedenlerle biz aşağıda imzası olan Barolar öncelikli olarak;
a) Konunun yaşam hakkına ilişkin olması nedeniyle yukarıda tespit edilen uygulamaların
ivedi olarak sona erdirilmesi için, başta Adalet ve Sağlık Bakanlıkları olmak
üzere ilgili tüm kurum ve yetkililerin gerekli inceleme, soruşturma işlemlerini
yapmaları ve gerekli tedbirlerini almalarını bekliyoruz.
b) Hürriyetinden yoksun bırakılmış hastaların tedavilerinde ayrımcı
uygulamaların derhal sona erdirilmesini, ayrımcı uygulamaları yapan görevliler
hakkında Cumhuriyet Savcılıklarınca adli işlem, meslek etiğine aykırı
davranışlarından dolayı da disiplin işlemleri yönünden Türk Tabipleri
Birliğince gerekli işlemlerin yapılamasını talep ediyoruz.
c) Ağır hasta tutukluların, Adli Tıp Kurumu raporlarına rağmen, Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin Uygulanmasına Dair Kanunun 16. Maddesindeki keyfiliğe
yol açan “toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı” şartının derhal
yürürlükten kaldırılması gerektiğini öneriyoruz.
d) Hasta tutukluların maruz kaldıkları ayırımcı uygulamalar ve aksayan tedavi
süreçleri nedeniyle yaşadıkları güven sorunu bakımından bağımsız bir hekim
heyeti tarafından sağlık durumlarının tespitini talep ediyoruz.
e) Tüm hasta tutukluların infaz ve tedavi koşullarının iyileştirilerek, ağır ve
yaşamı tehlikede olan hasta tutukluların infazlarının durdurularak derhal
serbest bırakılmalarını talep ediyoruz.