28 Aralık 2011’de, Şırnak’ın Uludere İlçesi’ne bağlı Roboskî Köyü’nde, sınır ticareti yapmak amacıyla sınırın karşı yakasında bulunan 17’si çocuk 34 yurttaş TSK’ya ait savaş uçakları tarafından katledildi. Hayatlarını kaybedenlerin bedenleri parçalanmış halde, aileleri tarafından battaniyelere sarılarak kilometrelerce öteye köylerine taşındı.
Katliam sonrası yürütülen soruşturma ve incelemeler cezasızlık politikası üzerine kurgulanarak yürütüldü. Katliamın üzerinden 10 yıl geçmiş olmasına rağmen tek bir kişi dahi yargı önüne çıkarılmadı. Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından 7 Ocak 2014 tarihinde “Gerek şüphelilerin gerekse olayda görevli TSK personelinin TBMM ve Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde kanun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görevin gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davasını açılmasını gerektiren sebep bulunmadığı” gerekçesiyle takipsizlik kararı vererek soruşturma dosyasını kapattı. Yaşanan katliam, parçalanmış bedenler, ailelerin ve toplumun yaşadığı acı hiç bir zaman bu soruşturmanın konusu olmadı / olamadı!
Bilinçli olarak etkili bir şekilde yürütülmeyen soruşturmalardaki eksiklikler, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu tarafından paylaşılan inceleme raporuyla devam etti. Raporda; ''Kasıt yok, sivil idare ile askeri yetkililer arasında koordinasyonsuzluk var.'' denilerek yaşanan ağır acı sıradanlaştırılmaya çalışıldı. Kürt coğrafyasının kanayan yaralarından biri olan Roboski Katliamı’na Anayasa Mahkemesi’nin ve AİHM’in bakış açısı da kaçınılmaz hata olarak nitelendirilen katliamın cezasızlıkla sonuçlanmasının bir parçası haline geldi.
Şüphesiz ki Türkiye’de işleyen bir adalet mekanizmasının olmadığının en somut göstergesi Roboski Katliamı oldu. Oysa, yaşanan olay sonrasında yürütülen soruşturmalar ile adaleti tesis etmek yargının göreviydi. Çağımızda devletlerin en önemli vasıflarından biri de hesap verebilir olmasıdır. Roboski Katliamı’nda da gerçek sorumluların yargılanmaları sağlanarak adaletin tesis edilmesinin sağlanması devletin en önemli görevlerinden biridir. Karanlıkta bırakılmak istenilen Roboski Katliamı’nın devletin ve iktidarın en önemli sınavlarından biri olduğu, Kürt meselesinin çözümü yolunda temel taşlardan biri olduğu, Türkiye’de barışın ve adaletin yolunun Roboski’den geçtiği unutulmamalıdır.
Bizler aşağıda imzası bulunan Barolar olarak; Roboski’de kanayan yaranın, sadece katledilen 34 yurttaşın yakınlarının değil bizim de kanayan yaramız olduğunu hatırlatıyoruz. Kaçınılmaz hata olarak nitelendirilen Roboski Katliamı’nın tarihin karanlığında kaybolmayacağını, adalet ve hakikate erişinceye dek mücadele edeceğimizin bilinmesini istiyor, devleti de asli yükümlülüklerinden biri olan adaleti tesis etme görevini yerine getirmeye davet ediyoruz.
Ne Roboski Katliamı’nı ne de sonrasında yaşanan hukuk katliamını;
Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız…
Adıyaman Barosu
Ağrı Barosu
Batman Barosu
Bingöl Barosu
Bitlis Barosu
Dersim Barosu
Diyarbakır Barosu
Hakkari Barosu
Kars Barosu
Mardin Barosu
Muş Barosu
Siirt Barosu
Şanlıurfa Barosu
Şırnak Barosu
Van Barosu